Fırında #Uskumru Nasıl Yapılır


Uskumruyu yaptım, facebook hesabımda balık alırken çekilen fotoğrafı paylaştıktan sonra zaman akışına baktım ve Cem Seymen’in facebook hesabını kapatmak istediğini ama gelen yorumlar nedeniyle devam etme kararını aldığını öğrendim. Pazar günleri “para dedektifi” programı olduğunu hatırlayıp hemen CnnTürk’ü açtım. Program beni çok etkiledi, bildiğim ve özen gösterdiklerim konusunda sorun yoktu ama geleceğimiz ve günümüz açısından endişelendim, “bende suçluyum” diyordu Cem Seymen, ben derken koca bizden söz ediyordu, ben demesi BİZdik. Balık üzerine yapılan program ile bugün sezonun ilk balığını yiyecek olmam tam bir tesadüftü, iyi denk geldi(m).

Pazardan sebze alırken balık tezgahlarına hep bakarım ama almam, çünkü balık denetime tabi olan bir üründür, açık söyleyeyim ben balıkları metrodan alırım. Metro neden güven verir? Pazardan ya da türevi yerlerden alırken şunu sorarız, deniz mi? kültür mü? Deniz ise kendi yemini bulan ve denizde özgürce gezen balık diye düşünebiliriz, kültür, yetiştirme veya çiftlik balık denilince aklımıza, denizin bir bölümünde ağlarla korunan bir alanda yem ile beslenen balıkları düşünebiliriz. Soru şu; balıkları denizde kim avlıyor veya kim yetiştiriyor? Soframıza gelene kadar arada hangi aracılar var? En önemli soru şu, lüfer yemek için çinekop ve sarıkanat gibi türleri avlayan kaçak balıkçıları nasıl engellenecek? İklim değişiyor, su ısısı düşmüyor ve balık türleri olumlu/olumsuz bu durumdan etkileniyor. Çengelköy’de küçük balıkların avlanmasına karşı bir konuşmaya tanık olmuştum, bir aşçı şunu diyordu, eskiden boğazda lüfer oltasız tutulurmuş, sandaldan elini daldırıp lüfer yakalanırmış. Denizler kuruyor ve kirleniyor, belki son balıkları yiyoruz, biz tükettik, biz bitirdik, biz kirlettik, hepimiz suçluyuz Cem Seymen’in bugün para dedektifi programında söylediği gibi. Özetle balığı nereden alacağız, lüfer yemek için sarı kanat ve çinekop balıklarını ilkesel olarak satmayan, balıkların üzerine alım yapılan firmanın bilgisi, av ya da yetiştirme gibi özellikleri rahatça üzerinde görebildiğimiz, temizliği yapanların ve ortamın temizliği görebildiğimiz yerden alabiliriz, ben metrodan aldım, metro gibi güven veren yerlerden alabilirsiniz, kaçak avlanma veya ne şartlarda pazar ve pazar gibi yerlere gelen satıcılardan emin değilseniz almadan önce düşünün derim.

Biraz canınızı sıktım biliyorum, ilk defa ithal olmayan uskumru ile tanıştım, uzun süre sularımızda bulunmayan uskumruyu soframa konuk ettim, öncelikle şunu söylemeliyim, yağı, eti ve lezzetini çok beğendim, kariyerimi riske atarak değişik bir usul denedim, yanına karnabahar koydum:) Özetle çok güzel oldu.

Soğan dizdim, üzerine biraz domates, köşelere karnabahar ve limon dilimleri, temizlenmiş balıkları dizdim, limon kabukları, limon, zencefil, kırmızı pul biber, karabiber, tuz ve azıcık anason ile sos oluşturdum, sosu balıkların yüzeylerine ve içlerine güzelce sürdüm. Son olarak balıkların üzerine dereotu ve defne yaprağı ile 200 derecelik fırında 40 dakika kadar pişirdim, nasıl oldu, süper oldu. Elime sağlık.

Ben öyle haftada 3 gün balık yenmeli gibi pazarlama ya da tüketim oyunlarına gelmem, vücudumuz bize ihtiyaçları söyler, daha az yemek, daha az tüketim daha fazla huzur ve sağlık getirir, kesin bilgi.

Hadi kalın sağlıkla ve sevgiyle.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s